9 Kasım 2009 Pazartesi

Basit, gösterişten uzak, sıradan bir hayatı vardı

Basit, gösterişten uzak, sıradan bir hayatı vardı. Çocukluğundan pek fazla anı hatırlamadığını söylüyordu. Bu da onun çocukluğunda ufkunun ne kadar dar ve çelimsiz olduğunu gösteriyordu. Bunu kendisi söylüyor ve hafif bir tebessüm beliriyordu anında dudaklarında.

Çocukluğunda çok seviliyordu. Hatta hiç unutamadığı insanlar dahi var. Bazı genç kadınlar onunla büyüdüğünde evleneceğini söylüyor onunla eğleniyorlar ve onu seviyorlardı. Yaşadığı şehrin kıymetini oradan ayrıldıktan sonra anlayacaktı ama iş işten çoktan geçmiş olacaktı. Uzun ve dümdüz sokakta yaptığı çift kale maçların tadı damağındaydı hâlâ. “Mahalle arası” dedikleri maçlarda kardeşi ile hiçbir zaman aynı takımda olmuyordu. Kardeşini seviyordu fakat anlaşamıyordu. En az onun boyunda, siyah saçlı, biraz yuvarlak kafalı, çenesi çukur bir kardeşi vardı. Kardeşi ile yan yana geldiğinde kardeş olduklarını sadece annesi söyleyebilirdi. Hiç benzemiyorlardı birbirlerine. Evlerinin hemen üst tarafında kocaman bir çam ağacı vardı. Gecekondu evlerinin beklide 3 katı yüksekliğinde bir ağaçtı bu. Evlerinin tam karşısında duran dut ağacı ise onların en vazgeçmeziydi. Mevsimi gelince evden annelerini zorla ikna ederek aldıkları bir parça bez ile dut toplarlardı. Kardeşi ile bir arkadaşını ağacın altında bezi açtırarak bekletiyor, ağaca tırmanıyor olanca kuvveti ile dalları sallayarak dutların bezin üzerine düşmesini sağlıyordu.

Evlerini çevreleyen yeşillikte az oynamadılar. Evlerinin arkasında bulunan bir ağaca yaptıkları salıncak ise ayrı bir eğlence aletiydi. Kardeşi ile çok sallandı bu salıncakta. Sadece bir ip kullanarak yapılmış basit bir salıncaktı bu. Fazlasını istemiyordu zaten. Gereksizdi. Onun için sadece haz vermesi yetiyordu.

Çocukluk arkadaşlarından birisi vardı ki ona olan sevgisi bambaşkaydı. Beklide arkadaşları arasında en çok kavga ettiği oydu. Beklide en çok çene çaldığı arkadaşı oydu. Ama ona birisi bir şey yapmaya kalktı mı hemen arkadaşının arkasını kollardı, onu korurdu. Kavgacı bir yapısı yoktu ama bu arkadaşı sayesinde kavganın, dayak yemenin ne demek olduğunu anladı. Yeri geldi ondan dayak yedi ama ertesi gün güle oynaya yan yana yürüdüler. Dayak yiyerek adam dövmeyi öğrenmişti. Sokağa çıkardı kardeşi ile. Ayaklarında bir futbol topu bulunurdu genellikle. Hemen bütün arkadaşları toplanırdı bir araya. Üst sokaktan 3–4 kişi, kendi sokaklarının ilerisinden 2–3 kişi hemen toplanıverirdi.

Çift kale maç yapmak için sıvarlardı kolları. Tabii kardeşi ile aynı takımda olmamak şartı ile.