21 Aralık 2009 Pazartesi

Korku



Kendinden emin adımlarla girdiği zifiri karanlık sokağı ayın ışığı aydınlatıyordu. Nefes alıp verirken ortaya çıkan sesten başka ufak bir çıtırtı dahi yoktu.

Yarı korku, yarı tedirgin bir şekilde girdi sokağa. Gözleri bulanık görüyordu. Karşısındaki cisimleri zor ayırt ediyordu. Çok viski içmişti meyhanede. Bardakların biri boşanıyor diğeri doluyordu. Onun aşırı şiddetine dayanamayan karısı ve iki çocuğu evden ayrılalı üç hafta oluyordu. Böyle olmasını istememişti. Her zaman içer, çocuğunu ve karısını döverdi ama bu son yaptığı hiç akıl kârı birşey değildi. Karısını neredeyse bıçakla öldürecekti ki komşuları son anda evde kopan gürültüyü duyarak eve gelmişlerdi. Son anda kadın ve çocukları sarhoş adamın elinden kurtarmışlardı. Kadın o geceden sonra evinde durmadı. Hemen o gece çocuğunu alıp annesinin evine gitmişti.

Adam sokakta ilerlerken karşısında belli belirsiz bir koyuluk belirdi. Ayırt edemedi. Ne oldukları ya da neye benzedikleri hakkında hiçbir fikri yoktu. İçinden lanetler okudu, bol bol küfür etti. "Keşke bu kadar içmeseydim" diyebildin içinden sadece. En azından karşıdan gelenin kim olduğunu görürdü ve ona göre davranırdı. Gecenin bu saatinde karşıdan gelen hırsızda olabilirdi, katilde, adam dövmek için sinsi tilki gibi zaman kollayan gece bekçisi de... İçinde küfürler savurmaya devam ettikçe siyah karartı yaklaşmaya başlıyordu. Hava soğuk ve hafif yağmurluydu. Yerlerde daha önceden yağmış yağmurdan kalan su birikintileri vardı. Boğazını yırtarcasına bir balgam attı görebildiği yerdeki tek su birikintisine.

Cisimi artık ayırt edebiliyordu. İki tane iri yarı adam. Sadece kendisinin üzerine doğru ilerlediklerini gördü. Savrularak yürümeye devam etmeye çalıştı. Sanki dizlerinin bağı çözülmüştü de o sarhoş kafayla ayakta duramıyordu. Korku ilik ilik içine işlemişti. Karşıdan gelenler iyice yaklaşmıştı. Artık az çok yüzlerini de çıkartabiliyordu. İki tane iri yarı adam gelmişti yanına. Kendisine ne yapacağını kestiremediği için diz çöküp olduğu yerde onları beklemeyi tercih etti.

Adamlardan birisi elini onun omzuna koyduğunda bir anda irkildi. Kendini toparlamaya korktuğunu belli etmemeye çalışıyordu.

3 Aralık 2009 Perşembe

Canım Sıkkın

Canım sıkkın. Çok çabuk sıkılıyorum. Bayram iğrenç geçti diyebilirim. Birkaç arkadaş ile vakit geçirdim o kadar.

Bayramın 3. günü öğlen uyandım. Kahvaltımı yaptım. Sonrasında telefonun çalmasıyla geçen sene ki İngilizce kursundan arkadaşlarımdan birisi aradı. Çocuk bana bayram mesajı atmıştı. Bende yeni avea numaramdan mesaj gönderdim. Bende ona geri dönüş sağlayarak yeni numaramdan bayram mesajı gönderdim ve yeni numaramın bu olduğunu yazdım. O da aradı. Kursta ki arkadaşlar toplanmış takılacaklarmış o gün. Yani bayramın 3. günü. Evde oturmaktan sıkıldığım için gitmeyi tercih ettim.

Evimle gittiğim kurs arası yürüme 10dk felan. Evden hemen çıktım onların beni beklediği yere, kursun önüne gittim. Gittiğime bin pişman oldum. Hay aklıma tüküreyim... Nede gittim ki. Dobininde orada olacağını hiç tahmin etmemiştim. Hayatım da bir tane sevgilim oldu o da oydu. Onu uzun bir süre sonra görmek hiç iyi olmadı. O anda geri dönsem olmaz, işim vardı gitmem gerek desem hiç olmaz... Mecburen takılacaktık. Arkadaşın biriside arabasıyla gelmiş. Hep beraber bindik gidecek yer arıyoruz. Bir yerlere gittik gezdik dolaştık ben çok sıkıldım. Dobiyi gördükten sonra gidesim gelmedi. Ben onun geleceğini hiç tahmin etmiyordum. "Gelmez herhalde" diyordum içimden. Evden çıktıktan sonra kursun önüne giderken aklımın ucundan bile geçmedi "acaba geldi mi yoksa gelmedi mi" diye düşünmek. Benim için hiçbir önemi yok ama o orda olmamalıydı.

Her neyse olan oldu zaten, biten bitti. Geçmiş kurban bayramınız kutlu olsun efendim. Geç oldu bu tebrik ama idare edin işte yahu. Ne yapayım.

Daha çok uyumak istiyorum. Sabahları erken kalmak istemiyorum. Öğlene kadar uyuyup kahvaltıyı Londra'da öğle yemeğini Paris'te akşam yemeğini de kendi evimde yiyecek kadar paramın olmasını istiyorum. Canım sıkılınca dünya turu atmak istiyorum. Çok paramın olmasını ve bütün paraları helikopterle uçarak yaşadığım şehrin üstüne fırlatmak istiyorum. Tuvalet kâğıdımın amerikan dolarından olmasını istiyorum. Mümkünde 100$'lık olsun. Sonra bütün istediklerimi tek tek gerçekleştirmek istiyorum. Dünya da "en zengin" sıfatı ile hiçbir kimsenin ortalıkta gezinmesini istemiyorum. Herkesin en az benim kadar parası olsun onlarda istediği gibi at koştursun istiyorum. At demişken dayımın dükkanında çalışan o adamın her hafta oynadığı futbol şans oyunları tutsun da artık onunda gözü paraya doysun istiyorum. Hiç şans oyunu oynamam oynamak da istemiyorum.

Kardeşim adam akıllı mersinde üniversitesini okusun gelsin, babam da emekliliğinin tadını çıkarsın diğer kardeşim de bu sene istediği tıp fakültesine yerleşsin istiyorum. Önümüzdeki yaz karadenizden bağlayıp egeye kadar her yeri gezmek istiyorum. fındık tarlalarından kordon boyuna uzanan yolcuğumun her karesini ölümsüzleştirmek için güzel bir fotoğraf makinemin olmasını diliyorum. Fazla şeyde gözüm yok, kendi yağımda kavrulayım yeter desem de yukarıda yazdıklarımla çelişeceğini düşüneceksiniz o yüzden böyle bir şey söylemiyorum. Bunu ne kadar söylesem de bir defa yukarıdaki satırları yazdım ya söz ağızdan bir defa çıktı. O yüzden bu konu hakkında fazla durmak istemiyorum. Saçma saçma espriler yapıp insanlara işkenceler çektirmek istiyor muyum emin değilim. En iyisi güzel espriler yapıp altlarına işemelerine yardımcı olayım ki alacakları bezlerden komisyon payımı alayım. Yoksa benim hayat gemim nasıl gider?

Şaka bir yana, gerçekten canım sıkkın son günlerde. Ne yapsam bilemedim. Bana bir akıl verin.