25 Nisan 2009 Cumartesi

Fahişe Çöl Gülü

Evin tek kızıydım. Annem babam ve ben mutlu bir yaşam sürüyorduk. Ekmek fırınımızda ailece çalışıyorduk. Fırına gelen dilencileri gördükçe kendimizin o kadarda fakir olmadığımızı anlamıştım o çocuk halimle.

Sanırım ben henüz 6 yaşındayken annem hamile kaldı. Annemin karnı her geçen gün daha da şişmeye başladı. Çocukluk aklım ile hamile kaldığını ve bir kardeşim olacağını anlamamıştım. Zaman içerisinde annemin doğum sancıları başladı. Annem bir gece çok sancılandı. Babamda annemin doğum yapacağını anlayınca hemen köydeki ebeyi çağırdı. 4 gün boyunca annem doğum yapmak için acılar içerisinde bağırdı. Ebe babama "bunun karnı su toplamış ondan çok şişti ve doğumda zorlandı." dedi. Babam annemin durumunun iyi olacağını zannetmiyordu.

4. geceden sonra annem dayanamadı öldü. Doğumu yapmaya çalışan ebede annemin ölü bedeninde karınını yararak erkek kardeşimin dünyaya gelmesini sağladı. Kardeşim dünyaya geldiğinden beri babam ona çok karşı çok kinli oldu her zaman. Sanki annemin ölümünden kardeşim sorumluymuş gibi muameler gösterdi ona. Annemin ölümünden sonra hayatımız aniden değişmeye başladı. Fırındaki işlerimi aksadı. Zamanla fırında kalmadı elimizde. Kardeşim sık sık evden kaçıp gidiyordu. Eve her döndüğünde yeni kötü alışkanlıklar ve kötü arkadaşlıklar edinmiş oluyordu.

Aslında erkek kardeşimin o kadar sabretmesine şaşırıyodum. Çünkü o benim kadar mutlu yaşayamamıştı. Doğduğu günden beri babamdan olmadık cefa çekiyordu. Birgün dayanamadı ve yapacağını yaptı. Bir akşam üzeri eve geldiğimde babamın cansız bedenini salonun ortasında gördüm. Komşular felan bundan haberdar olunca erkek kardeşimin yaptığını anladı. Zaten anlamamak büyük bir aptallık olurdu. O günden sonra erkek kardeşimi bir daha göremedim. Bir anda kayboldu ortalıktan. Bende yapayalnız kalmıştım dünyada. Tek başıma..

Aklıma ilk önce halam geldi. Halamın yanına gitmek üzere bir kevana katıldım. Kervandaki en küçük çocuk bendim ve henüz 13 yaşındaydım. Yolculuk sırasında önümüzü eşkiyalar kesti. Herkesin değerli eşyalarını aldılar. Hiçbirşeyimi kalmamıştı. Ben ise bir at arabasının arkasında korkudan bir kenara sinmiş duruyordum. Eşkliyalardan birisi beni görünce durdu ve "eşyaları ve şu küçk kızı alın, gidelim" dedi. Beni onlar alıp götürürken hiç kimse engel olmadı. Bu duruma çok üzüldüm. Bir düre sonra ormanlık bir alana girdik. Şehrin dışında ormanın ortasında ufak şirin bir köydü burası. Ortalıkta eşikiyalar karıları ve çocukları vardı. Benide bu köyün büyüklerinden birisi için getirmişler. Adamın birisi "bu hasta ancak bir bakire ile bir ilişki yaşarsa düzelir" demiş. Onun için almışlar benide kervandan. Hayatımda hatırlamak istemediğim kötü anlarım bu ormanda başladı. Gebe kalmamak için elimden geleni yaptım ve başardımda.

Şehirde yaşamayı ormanda yaşamaya tercih ederdim. İlk fırsatta kaçacaktım bu ormandan. Bir kervan geçiyordu ormanın kenarından. Atladım önlerine ve yalvardım beni burdan götürmeleri için. Nihayetinde ormandan kurtulmuş ve şehire gitmiştim. Ormandaki eşkiya karılarının neden ormandan kaçmadıklarını şimdi daha iyi anlamıştım. Şehir tamamen bir pislik çukruydu. Sapığı, arsızı, hırlısı, hırsızı, çetesi, leşi en bol olan yerdi. Halama ulaşamadım bir türlü. Bulamadım onu. Şehirde beni bir adam denk geldi. Bana kalacak yer sağayabileceğini söyledi ve bu kerhaneye gelmiş oldum. Adam benim gibilerini sağdan doldan toplayıp kerhanelere satıyormuş, bunu sonradan öğrendim. 14 yaşında bir fahişeydim artık. Kerhane sahini benim kısır olduğumuy öğrenincede birhayli sevinmişti. Adımıda, gülleri çok sevdiğim için Gül koymuştu. Kısır olmamda buna ekleninde Çöl Gülü demeya başladılar bana. Gerçek adımı dahi unuttum zamanla.

İşte bu hayata böyle girdim ben...

(şuanda okuduğum ve beni bir hayli etkileyen bir bölümü okudunuz. kendi kelimelerimde anlatmaya çalıştım işte..)

23 Nisan 2009 Perşembe

Ankara Kaçamağı

hayatını istediği gibi yaşayan, küresel ekonomik kerizin sarmadığı, istediği an istediğini yapma gücüne sahip tek insan ben miyim? yoksa kazandığım 3 kuruş bana çok fazla geliyorda harcayacak yer bulamadığım için bu şekilde değerlendiriyorum.

geçenlerde ankaradaydım sevgili blogum. ankarayı özlemiştim. orada ne sevgilim, ne ailem ne de bir akradam. orada candostlarım var.. evet dostlarım var.. hayatımdaki en kaliteli ve gönülden bağlı arkadaşlara üniversite zamanlarımda sahip oldum. bundan şikayetçi değilim. "üniversiteye kadar hiç mi arkadaşın yoktu?" diye sorma vardı ama üniversiteye gidince hepsininb "naylon" arkadaş olduğunu anlıyorsun. aynı evi, sınıfı, sırayı, odayı, tabaktaki yemeği paylaştığın kişi ile lisedeki ya da sokaktaki arkadaşın bir olamaz sanırım dimi? sana göre aynı ise "bu işte vardır bi bokluk" derim ben.

geçen cuma günü yani 17 nisan sabahı saat 5:30 gibi ankaranın aştisine ayak bastım. kankam beni bekletti ya ona kızdım işte. 1 saat gelmesini bekledim aştide. hatta beklemek değildi benimki. indikten sonra bi cafede kahvaltı yaptım. sonrada vakit öldürmek için internet cafe buldum oraya gittim. napim. 1 saat boyunca (arkadaşım gelene kadar ne kadar bekleyeceğimi dahi bilmiyordum.) kös kös tek başıma cafede oturacak halim yok ya. birde beyfendinin telefonu kapalı, ulaşamıyorumda! bu beni iyice sinir etmişti. allahtan aştiye yakındı arkadaşımın kaldığı yer. ankarayada gitme nedenim yok. aslında varda yok gibi bişe. üniversiteden bir kız arkadaşım var. hemşerim, kardeşim dediğim birisi. onun nişanı vardı normalda nisanın ilk haftalarında. bene kaç ay önceden gelcem nişanına. nişan olmasada gelir gezeriz felan demiştim.

bende sözümü tuttum, patrondan zar zor izin alıp gittim. hemşerim dediğim kız arkadaşım yani kardeşim (kısaca ben buna blogta hep hemşerim diyeyim ya) nişanlısı ile arası açımış. o yüzden ankaradan afyona gitmişti. nişanıda ertelediler. hatta iptal ettiler. ramazan ayından sonra düğün olcak direk. herneyse.. hemşerim afyonda, kankam ankarada ve diğer yakın arkadaşlarımda ankarada. hepsini bir araya toplayıp buluştum. bende olmasam ankarada bunlar kendi aralarında dahi buluşmayacaklar.

ankarada güzel vakit geçirdim. cuma günü kankamın kuzeninin doğum günüydü. akşama alem yapcaktık yaptıkda.. vodka, cin, miller, efes fıçı bira, çerez ve meyve alındı akşam için. o gün içerisinde kankamla ankarada biraz gezdik ve ben ona dedim ki "diğer arkadaşlarla buluşalım bugün yarında başka şeyler yaparız". bu da "yok olmaz! sana bi süprizim var yarın hep beraber buluşurz. herkesi arar bi yer ayarlar buluşuruz" dedi. lan 5 kuruş parası yok, kredi kartı borcunun asgarisini dahi ben yatırıyorum çocuğun nasıl süpriz yapacaktı kafamı karıştırdı açıkcası. herneyse akşam oldu bi güzel içtik. toplamda 8 kişi beraber deviridk kafaları. ben yine kafa oldum ve arkadaşlara anlattım birşeyler. en çok dobiden bahsettim. birisi ordan "hadi beyler.. aşk acılarını dökün.." demişti bende herkesi susturup anlattım.. bi boka yaramadı aslında. boşuna ondan bahsettim.. döte giren şemsiye açılmaz açılsada fayda gelmez...

herneyse ben kankamın beş parasız bir şekilde bana yapacğaı süprizden bahsedeyim. hakikaten insanın aklına gelmeyecek birşeydi. ben hemşerime ankaraya giderken gece saat 3 gibi mola sırasında "ben ankaraya gidiyorum. sabaha ordayım" diye mesaj atmıştım. kankam mı getirtti yoksa hemşerim kendisimi geldi bilmyorum orasını ama cumartesi günü hemşerim benim için ankaraya geldi. afyondan ankaraya.. cumartesi sabahı uyandığımda telefonuma ve kankamın telefonna hemşeirmden mesaj gelmiş. "uaynınca beni arayın" diye.

bende aradım. konuşurken "ben ankaradayım, saat kaçta buluşuyoruz" demez mi? çok sevindim ya.. vala bak blogcuk. sevilen bir arkadaş, kardeş olmak çok güzel birşey. sonra konuşma esnasında anlaştık yer belirledik, herkese haber veridk buluştuk.. günle rçok çabuk geçti eyy blogum.. güzel günler neden hep böyle çabuk biter ki?

6 Nisan 2009 Pazartesi

Kız Kulesi Sefası

Daha önceden yazdığım bir yazıda İzmirden çocukluk arkadaşımın askere gittiğinden bahsetmiştim. İstanbula geldi, bir ay olmadan askere gitti. Geçen hafta pazartesi günü geldi ve bugünde sabah saat 9 da Ankaraya gitti...

Acemi birliğini bitirdi. Geldiği ilk gün akşam ben işten eve geldikten sonra onu buldum, bi cafeye gidip takıldık. Lan bu kadar olur :D çocuk bir ay değilde sanki hayatı boyunca askerlik yapmış gibi.. Anlat anlat bitiremiyo.. Dedim ki ona "olum sen kafayı mı yedin? yeter lan.. anlatma daha askerlikle ilgili bişe." dedim. ama tabi ardından biraz gülünce şakayla karışık sıkıldığımı anlatmış oldum ona. Öyle ya da böyle geçti bir hafta. Onunla bi geldiği ilk günün akşamında görüştük birde dün. Dün dolu dolu geçti ama.

Öğleden sonra kursum vardı ben gitmek istemedim. Kurs bunaltmaya başladı beni iyice.. Bırakıcam sanırım kursu :s Herneyse ben bunu aradım. "senle bugün üsküdara gidelim mi? kız kulesinin karşısında içeriz biraz?" dedim. Bu da dünden razı. Askere gidince hiçbirşey yapamicak zaten. "Tamam" dedi bana. Beraber çıktık gittik. İlk önce beyazıttan, eminönüne doğru yürüdük. Tabi yürürken arada sultanahmeti, gülhaneyi, yerebatan sarnıcını felanda gezdik.. En son gülhaneden sonra eminönüne geldik, vapurla doğruca üsküdara...

Benim arkadaşlarım kesin seçilerek verilmiştir bana ya! Bu arkadaşımı otobüz felan tutuyo. Yani bildiğin kusuyo lan :) Vapurda da böyle oluyomuş bu. Onun isteği üzerine mecburen vapurun dışında oturduk. Ben dondum onun sayesinde ama dönüşte öyle olmadı. İçerde oturduk zaer-zor :) Üşüyorum napim... Üsküdar iskeledinden indik, üsküdar topraklarına ayak bastıktan sonra hemen içki alacak yer aradı gözlerim. Birde iskeden iner inmez koskoca bi cami görünüyo, "ulan çarpılmasak bari" felan dedim içimden sonra "süpaneke, amin" diyerek dua ettim bişe olmasın diye.

Kız kulesine doğru ilerlemeye başladık. Ben bi yer buldum. Hemen birer tane miller aldık. Benim niyeitm zaten miller içmekti. Maksat sarhoş felan olmak değil. Sadece ufak bir keyif sürmek. Çerezimizi felanda aldık. Sonra kız kulesinin karşınıda geldik. Çok kalabalık.. Ben hiç bu kadar kalabalık görmemiştim orayı. Belki normaldi ama ben ilk defa gördüm. Genelde akşamları kıskulesinin karşısında olmuşumdur. Neden bilmiyorum ama vala lan :) şaka bi yana ben hep akşamları kızkulesini seyrettim. Gündüz ilk defa nasip oldu. Herneyse içmeye devam edelim biz. Aldık millerları kayalıklara doğru gittik baya. Kayalıkalr nerde dememeniz için hemen açıklayayım. Kız kulesine kalkan teknelerin yerinden az ilerisi. Ben cebimden sigaramıda çıkarttım hızlıca bir nefes ondan , bir yudum millerdan alarak içtim içkimi. Bizim askker beyfendiyi kesmedi bi tane. Gittik beraber birer tane daha aldık geldik. Yine içtik beraber. Biraz sohbet biraz eğlence, bide krolar gibi telefonumdan müzik açtı dinledik :D

Öyle ya da böyle günler güzel geçiyor be okurum...

*resimide zor buldum. belki saçma olmuş olabilir idare edin pls :)